Sorularınız İçin Bizi Arayın:   +90 532 481 66 94

WhatsApp İletişim

logo
 

T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ - İŞ HUKUKU

 

T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/15143

K. 2018/8924

T. 17.4.2018

• ŞİKAYETTEN VAZGEÇME ( Davacının Bölge Çalışma Müdürlüğüne Verdiği Şikayetten Vazgeçme Dilekçesi Tüm Haklarından Vazgeçtiği Anlamına Gelmeyeceği - Hükme Dayanak Yapılan Bilirkişi Raporunda Şikayetten Vazgeçmeye Değer Verilmesinin Hatalı Olduğu/İşçilik Alacakları Davası )

• İŞYERİ DEVRİ ( İşçinin Kıdeminin İşyeri veya İşyerlerindeki Hizmet Akitleri Sürelerinin Toplamı Üzerinden Hesaplanması Gerektiği - Çalışma Dönemleri Arasında Zamanaşımı Süresi Olan On Yıllık Süre Geçmedikçe Kıdem ve İhbar Tazminatlarının Zamanaşımına Uğramayacağı )

• KIDEM TAZMİNATI ( Hizmet Sürelerinin Birleştirilerek Kıdem ve İhbar Tazminatının Hesaplanması Gerekirken Dosya İçerisindeki Şikayetten Vazgeçme Dilekçesini Davacının İşçilik Alacaklarından Vazgeçmesi Olarak Değerlendirip Eksik Kıdem ve İhbar Tazminatına Hükmedilmesinin Hatalı Olduğu )

• HAFTA TATİLİ ALACAĞI ( Dinlenen Tanık Anlatımlarından Davacının Hafta Tatilinde Çalışmasının Olduğu Anlaşılmakla Mahkemece Davacının Talebi İle Bağlılık İlkesi de Gözetilerek Tanık Beyanları Değerlendirilip Davacının Hafta Tatili Alacağının Hesaplanması Gerektiği )

• TANIK BEYANLARI ( Davacının Hafta Tatilinde Çalışmasının Olduğunun Anlaşıldığı - Davacı Tarafça İspatlanamadığı Gerekçesiyle Hafta Tatili Alacağının Reddine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )

• FAZLA ÇALIŞMA ( Davacının Talebi İle Bağlılık İlkesi de Gözetilerek Tanık Beyanları Değerlendirilip Davacının Fazla Mesai Alacağının Hesaplanması Gerekirken Davacı Tarafça İspatlanamadığı Gerekçesiyle Fazla Mesai Ücret Alacağının Tümden Reddine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )

• YAZILI DELİLLE İSPAT ( Dinlenen Tanık Anlatımları Karşısında Davacının Fazla Mesai Yaptığı Sabit Olmakla Her Ne Kadar Ödeme Yapıldığı Tanıklarca Belirtilmişse de Ödeme Davalı Tarafça Yazılı Delil İle İspat Edilemediğinden Tanıkların Ödemeye Yönelik Beyanlarına İtibar Edilmemesi Gerektiği )

• YILLIK İZİN ( Dosya İçerisinde Bulunan Şikayetten Vazgeçme Dilekçesi Haklardan Vazgeçme Anlamına Gelmediğinden Değer Verilemeyeceği - Dosya İçerisindeki Matbu Hazırlanmış Yıllık İzin Kullandırıldığına Yönelik Belgenin Değerlendirilmeden Hükme Esas Alınmasının Hatalı Olduğu )

• BELİRSİZ ALACAK DAVASI ( Yargılama Sırasında Arttırılan Taleplere Karşı Yapılan Zamanaşımı Definin Hukuki Sonucu Olmadığından Davacı Vekilinin Talep Artırım Dilekçesi Üzerine Davalı Vekili Tarafından İleri Sürülen Zamanaşımı Definin Dikkate Alınmasının Hatalı Olduğu )

• ULUSAL BAYRAM VE GENEL TATİL ÜCRETİ ( Dava Belirsiz Alacak Davası Açmış Olup Yargılama Sırasında Arttırılan Taleplere Karşı Yapılan Zamanaşımı Definin Hukuki Sonucu Olmadığı - Zamanaşımı Definin Dikkate Alınarak Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücret Alacağının Eksik Hesaplanmasının Hatalı Olduğu )

1475/m.14

4857/m.6,41,54,59

ÖZET : Dava, işçilik alacakları istemine ilişkindir. Davacının Bölge Çalışma Müdürlüğüne verdiği şikayetten vazgeçme dilekçesi tüm haklarından vazgeçtiği anlamına gelmez. Bu sebeple hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda şikayetten vazgeçmeye değer verilmesi hatalıdır. Bu nedenle, Mahkemece Sosyal Güvenlik kayıtları ve tanık beyanları değerlendirilerek davacının hükme dayanak hizmet süresi belirlenmeli ve davalıların yaptığı zamanaşımı def'i de her bir alacak yönünden ayrı ayrı değerlendirilerek alacaklar hüküm altına alınmalıdır. Öte yandan, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Çalışma dönemleri arasında zamanaşımı süresi olan 10 yıllık süre geçmedikçe kıdem ve ihbar tazminatları zamanaşımına uğramaz. Hükme esas bilirkişi raporu bu yönüyle de hatalı olup denetime elverişli değildir. Mahkemece hizmet sürelerinin birleştirilerek kıdem ve ihbar tazminatının hesaplanması gerekirken hatalı gerekçe ile dosya içerisindeki şikayetten vazgeçme dilekçesini davacının işçilik alacaklarından vazgeçmesi olarak değerlendirip eksik kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmesi hatalıdır. Öte yandan, davacı bazı Pazar günleri çalıştığını, davalı ise hafta sonu çalışma olmadığını belirtmiştir. Mahkemece davacının hafta tatili çalışması olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Oysaki dinlenen tanık anlatımlarından davacının hafta tatilinde çalışmasının olduğu anlaşılmakla mahkemece davacının talebi ile bağlılık ilkesi de gözetilerek tanık beyanları değerlendirilip davacının hafta tatili alacağının hesaplanması gerekirken davacı tarafca ispatlanamadığı gerekçesiyle hafta tatili alacağının reddine karar verilmesi hatalıdır.

Diğer yandan, dinlenen tanık anlatımları karşısında davacının fazla mesai yaptığı sabit olmakla, her ne kadar ödeme yapıldığı tanıklarca belirtilmişse de ödeme davalı tarafça yazılı delil ile ispat edilemediğinden tanıkların ödemeye yönelik beyanlarına itibar edilmemesi gerektiği anlaşılmakla mahkemece davacının talebi ile bağlılık ilkesi de gözetilerek tanık beyanları değerlendirilip davacının fazla mesai alacağının hesaplanması gerekirken davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle fazla mesai ücret alacağının tümden reddine karar verilmesi hatalıdır. Öte yandan, dosya içerisinde bulunan şikayetten vazgeçme dilekçesi haklardan vazgeçme anlamına gelmediğinden değer verilemeyeceği gibi dosya içerisindeki matbu hazırlanmış yıllık izin kullandırıldığına yönelik belgenin de değerlendirmeye tabi tutulmadan hükme esas alınması hatalıdır. Ayrıca, davacı vekili kısmi eda külli tespit istemli belirsiz alacak davası açmıştır. Bu sebeple yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı definin hukuki sonucu olmadığından davacı vekilinin talep artırım dilekçesi üzerine davalı vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımı definin dikkate alınarak ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağının eksik hesaplanması hatalıdır. Zamanaşımı def'ine değer verilmeden sonuca gidilmelidir.

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A- ) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının davalı şirkete ait işyerinde 23/05/1997-01/11/2007, 01/01/2009-25/06/2011 tarihleri arasında 2 dönem halinde çalıştığını, her iki şirketin aynı kişilere ait olduğunu, G... Ltd. Şti çalışanlarının işçi devir sözleşmesi ile diğer şirkete aktarıldığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız ve sebepsiz feshedildiğini belirterek kıdem-ihbar tazminatı ve yıllıkizin, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı ile ödenmeyen ücret alacaklarını istemiştir.

B- ) Davalı Cevabının Özeti:

Davalılar vekili; davanın zaman aşımına uğradığını, davacının 21-23/06/2011 tarihleri arasında mazeretsiz ve izinsiz devamsızlığı sebebiyle noter aracılığıyla ihtarname gönderilmek suretiyle iş akdinin feshedildiğini, tazminatların hak edilmediğini, ödenmemiş işçilik alacağı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

C- ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak,davacının devamsızlığa yönelik savunmasının alınmadığı,davalı işverenin sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne, son aylık ücretinin ödendiği ispatlanamadığı ve resmi bayramlarda çalışma olduğu gerekçesiyle bu alacak taleplerinin kabulüne,davacının fazla çalışma iddiasını ve hafta tatili çalışmasını ispatlayamadığı gerekçesiyle bu alacak taleplerinin reddine şeklinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D- ) Temyiz:

Kararı taraflar ayrı ayrı temyiz etmiştir.

E- ) Gerekçe:

1- ) Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- )Davacının hizmet süresi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Davacı davalı şirket nezdinde 23.05.1997-01.11.2007 ve 01.01.2009-25.06.2011 tarihleri arasında iki dönem olarak kesintisiz çalıştığını, davalılar vekili ise davacının 05.01.2006 tarihi ile iş akdinin feshedildiği 23.06.2011 tarihleri arasında çalıştığını belirtmiştir.

Mahkemece yapılan yargılamada ise davacının davalı şirketlerdeki toplam hizmet süresinin, 04.01.2006 tarihinden önceki dönemin zamanaşımı defi dikkate alınarak 04.01.2006-08.09.2007 ve 30.09.2009-23.06.2011 tarihleri arasında olduğu belirlenerek davacının alacakları bu döneme yönelik hüküm altına alınmıştır.

Mahkemece belirlenen hizmet süresinin dayanağı olan bilirkişi raporunda davacının hizmet süresi tespitinde; davacının İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne verdiği 12.09.2005 tarihli şikayet dilekçesi üzerine 09.09.2005 tarihinde verdiği ikinci dilekçesi ile şikayetinden vazgeçmesine değer verilerek zamanaşımı def'i de dikkate alınarak hizmet başlangıcı 04.01.2006 olarak belirlenmesi hatalıdır.

Şöyleki; davacının İstanbul Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne verdiği şikayetten vazgeçme dilekçesi tüm haklarından vazgeçtiği anlamına gelmez. Bu sebeple hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda şikayetten vazgeçmeye değer verilmesi hatalıdır.

Bu nedenle, Mahkemece Sosyal Güvenlik kayıtları ve tanık beyanları değerlendirilerek davacının hükme dayanak hizmet süresi belirlenmeli ve davalıların yaptığı zamanaşımı def'i de her bir alacak yönünden ayrı ayrı değerlendirilerek alacaklar hüküm altına alınmalıdır.

3- ) Taraflar arasında kıdem ve ihbar tazminatının belirlenmesi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 Sayılı İş Kanununun 6 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı Kanun'un üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.

Değinilen Kanun'un 120 nci maddesi hükmüne göre, 1475 Sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Çalışma dönemleri arasında zamanaşımı süresi olan 10 yıllık süre geçmedikçe kıdem ve ihbar tazminatları zamanaşımına uğramaz.

Hükme esas bilirkişi raporu bu yönüyle de hatalı olup denetime elverişli değildir. Mahkemece hizmet sürelerinin birleştirilerek kıdem ve ihbar tazminatının hesaplanması gerekirken hatalı gerekçe ile dosya içerisindeki şikayetten vazgeçme dilekçesini davacının işçilik alacaklarından vazgeçmesi olarak değerlendirip eksik kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmesi hatalıdır.

4- ) Davacı işçinin hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi, norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına dair kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde, işçi hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.

Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Somut uyuşmazlıkta, davacı bazı Pazar günleri çalıştığını, davalı ise hafta sonu çalışma olmadığını belirtmiştir. Mahkemece davacının hafta tatili çalışması olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.

Oysaki dinlenen tanık anlatımlarından davacının hafta tatilinde çalışmasının olduğu anlaşılmakla mahkemece davacının talebi ile bağlılık ilkesi de gözetilerek tanık beyanları değerlendirilip davacının hafta tatili alacağının hesaplanması gerekirken davacı tarafca ispatlanamadığı gerekçesiyle hafta tatili alacağının reddine karar verilmesi hatalıdır.

5- )Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı ve fazla çalışma ücretlerinin hesabı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına dair kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.

Fazla çalışmaya dair ispat külfeti altında olan davacının talep ettiği döneme dair fazla mesai çalışma ücretini, tanık deliline dayanarak ispat etmek istemesi halinde ancak bu dönemde aynı işyerinde çalışan tanık anlatımları ile ispat külfetini gerçekleştirebileceğinin kabulü gerekir.

Somut uyuşmazlıkta, davacı, dava dilekçesinde hafta içi 8.30-19.00 saatleri arası, cumartesi günü ise 8.30-17.30 saatleri arasında çalıştığını iddia ederek fazla mesai ücreti talep etmiş, dinlenen tanıklarda davacının fazla mesai yaptığını belirtmiştir.

Mahkemece alınan 01.11.2013 tarihli bilirkişi raporunda tanık ifadeleri doğrultusunda davacının fazla mesai ücretlerinin ödendiği fazla mesai ücret alacağının hesaplanmadığının belirtildiği, taraf itirazları üzerine alınan 07.09.2014 tarihli bilirkişi ek raporunda ise davacının fazla mesai alacağının tanık beyanlarına göre hesaplandığı belirtildiği görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılamada davacının fazla çalışma iddiasını gerek yazılı belgelerle gerek tanık beyanları ile ispatlayamadığı gerekçesiyle fazla mesai alacağı talebinin reddine karar verilmiştir.

Oysaki dinlenen tanık anlatımları karşısında davacının fazla mesai yaptığı sabit olmakla, her ne kadar ödeme yapıldığı tanıklarca belirtilmişse de ödeme davalı tarafça yazılı delil ile ispat edilemediğinden tanıkların ödemeye yönelik beyanlarına itibar edilmemesi gerektiği anlaşılmakla mahkemece davacının talebi ile bağlılık ilkesi de gözetilerek tanık beyanları değerlendirilip davacının fazla mesai alacağının hesaplanması gerekirken davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle fazla mesai ücret alacağının tümden reddine karar verilmesi hatalıdır.

6- ) Davacı işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı uyuşmazlık konusudur.

4857 Sayılı İş Kanununun 59 uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.

Anayasanın 50. Maddesi doğrultusunda yıllık ücretli izinler, İş Kanunu'nun 53 vd. Maddeleri ile bu Kanun'un 60. Maddesine dayanılarak çıkarılmış bulunan 03.03.2004 tarihli yıllık ücretli izin yönetmeliğinde düzenlenmiştir.

Yıllık izinlerin kullandırılmadığına dair açılan alacak davalarında yıllık ücretli izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükünün işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer belge ile kanıtlaması gerekmektedir. İşveren işçinin yıllık iznini kullandığını tanık ifadeleri ile kanıtlayamaz.

Aktin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izinalacağına dönüşür. Bu sebeple zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.

4857 Sayılı Kanun'un 54 üncü maddesinde, yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında, işçinin aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştığı sürelerin birleştirilerek göz önüne alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmetlerin de aynı gerekçeyle izin hesabı yönünden birleştirilmesi zorunludur. Bununla birlikte, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün değildir. Önceki çalışma döneminde izinkullandırılmak veya fesihte karşılığı ödenmek suretiyle tasfiye edilmeyen çalışma süreleri, aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerindeki çalışmalara eklenir. İşçinin aralıklı olarak aynı işverene ait işyerinde çalışması halinde, önceki dönemin kıdem tazminatı ödenerek feshedilmiş olması, izin yönünden sürelerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. Yine, önceki çalışılan sürede bir yılı doldurmadığı için izne hak kazanılmayan süreler de, işçinin aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerindeki sonraki çalışmalarına eklenerek yıllık izin hakkı belirlenmelidir. Yıllıkizin, özde bir dinlenme hakkı olup, aralıklı çalışmalarda önceki dönem zamanaşımına uğramaz.

Somut uyuşmazlıkta, davacı yıllık izinlerini kullanmadığını ve fesih sonrası izin ücretini de almadığını ileri sürerken davalı davacının alacağının bulunmadığını ileri sürmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacının imzalı izin belgesi ve iş müfettişliğince yapılan inceleme raporu dikkate alınarak talebin reddine karar verilmiştir.

Oysa, dosya içerisinde bulunan şikayetten vazgeçme dilekçesi haklardan vazgeçme anlamına gelmediğinden değer verilemeyeceği gibi dosya içerisindeki matbu hazırlanmış yıllık izin kullandırıldığına yönelik belgenin de değerlendirmeye tabi tutulmadan hükme esas alınması hatalıdır.

Mahkemece, davacıya bu 26.11.2010 tarihli matbu hazırlanmış belge sorulup açıklattırıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davacının çalıştığı tüm dönem boyunca yıllık izin ücret alacağı olmadığı kabul edilerek hüküm kurulması hatalıdır.

7- )Davacının ulusal bayram ve genel tatil ücreti talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı uyuşmazlık konusudur.

Kısmi eda külli tespit davasının açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir. Yargılama sırasındaki işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlayacağından yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemez. Bu sebeple yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı defi sonuca etkili değildir. Ancak faiz başlangıcı açısından tahsil amaçlı belirsiz alacak davasından farklı bir durum vardır. Davaya konu edilen miktar bakımından faiz başlangıcı olarak dava tarihi kabul edilmelidir. Alacağın kalan kısmın sadece tespiti istenmiş olmakla, belirlenen bakiye alacak miktarının ilerde talep edildiği tarihten itibaren faize karar verilmelidir.

Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili kısmi eda külli tespit istemli belirsiz alacak davası açmıştır. Bu sebeple yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı definin hukuki sonucu olmadığından davacı vekilinin talep artırım dilekçesi üzerine davalı vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımı definin dikkate alınarak ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağının eksik hesaplanması hatalıdır. Zamanaşımı def'ine değer verilmeden sonuca gidilmelidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgililere iadesine, 17.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.